Sayfalar

24 Mart 2012 Cumartesi

End of the Century: The Story of the RAMONES (2003) & Marky Ramone’s Blitzkrieg Tour/ Turkey (2012)



Bugünlerde Marky Ramone’un Blitzkrieg turnesi vesilesi ile sevgili Michale Graves ile birlikte ülkemize teşrif edecek olmasının heyecanı ve mutluluğu içerisindeyiz. Bir Ramones üyesinin performansını izleyecek olmak oldukça sevindirici. Aynı ortamda birlikte nefes almak hoş olacak. Çoğumuz heyecanlıyız; yıllarca Ramones tişörtü, yırtık pantolon ve deri ceket kombinasyonuyla gezdik. O ruhu yaşadık, serserilik yaptık, oraya buraya ‘’Hey Ho, Let’s Go’’ yazdık... Şimdi şarkılarını canlı izlemeye geldi sıra, biraz geç oldu aslında. Gönül isterdi ki Joey babadan dinleyelim, kendimizi yerden yere vuralım ama olmadı. Her neyse geç olmadan bir üyesini izleyecek olmak bile heyecan verici. Marky’i de pek severim, Ramones imajını en iyi taşıyan üyelerden biridir kendisi. Artık seyredeceğiz, elini öpeceğiz vs. Konser boyu bir birinden keyifli Ramones parçalarını Misfits’in eski solisti Michael Graves’ten dinleyeceğiz. Bu da ayrı güzel, mis gibi bir olay aslında. Sonuç olarak 14 Nisan 2012’de Roxy’de görüşürüz. ''Hey Ho, Let’s Pogo!'' diyorum ve heyecanım dolayısıyla hızımı alamayıp, bu mutluluk yüreğimin bir köşesindeyken bir Ramones belgeseli olan ‘’End of  the Century’’den bahsedeceğim, izlemeyen kalmasın.


End of  the Century: 2003’de Jim Fields ve Michael Gramaglia tarafından yönetilen filmde Amerika’nın efsane punk rock grubu Ramones’un dünyasına ışık tutuluyor. Grubun 1970’lerden 1996’ya kadar,takriben 22 yıl kadar bir süre zarfı, yaşadıkları, kariyerleri, grubun dağılışı, Joey, Johnny ve Dee Dee’nin erken ölümleri ayrıca bir çok küçük- büyük detayı bu belgesel ile öğrenme fırsatı buluyoruz. Filmin adı Ramones’un 1980 ‘’End of the Century’’ albümünden alınmış. Filmde gelmiş geçmiş tüm grup üyeleri ve grupla ilgili bir çok kişi yer alıyor; Dee Dee Ramone, Joey Ramone, Johnny Ramone, Marky Ramone, Tommy Ramone, C.J Ramone, Richie Ramone ve Elvis Ramone,  Joey Ramone’un kardeşi ve annesi ayrıca gruba yakın diğer müzisyenler (Joe Strummer’dan Rob Zombie’ye bir çok kişi yer alıyor) ile de arşivden alınmış ve yeni röpörtajlar yer alıyor. Röportajlar uzun tutulmuş.  Film boyunca, konser, turne görüntüleri gibi zevkle izlenen birçok bölüm var, müziklerle ve görüntülerle kıpır kıpır izlememizi sağlarken, gayet samimi ve açık konuşulan röportajlar sonucu grupla alakalı bilinmeyenleri keşfetmemiz için hayatlarına bir nebze ışık tutuluor.



Kısacası Ramones’un doğuşu, büyümesi ve bitişi. Grubun dağılımı sonrası yapılan projeler. ve en önemli üç üyesinin ölümünü Ramones belgeseli şeklinde izliyoruz. Aynı zamanda Dee Dee Ramone’un gruptan ayrılıp, Dee Dee King olarak r&b müziğe çok sert ve ani geçişi, sebepleri. ‘’KKK Took my Baby Away’’in üzücü hikayesi ve sonrasında Johnny’e bakış açımız. Melek Joey’nin, Ramones’un en büyük simgelerinden Logolu tişörtleri için kazanılan paraları paylaşırken grup üyelerinden birini bu paylaşımın dışında bırakması gibi ayrıntılar da yer alıyor.



Son olarak filmin soundtracklerinin bir çoğu Ramones parçalarından oluşmakta ayrıca; Iggy Pop ‘’No Fun’’, The Rubbets ‘’Sugar Baby Fun’’, Alice Cooper ‘’I’m Eighteen’’… ve bir çok farklı grup ve kişinin şarkıları bulunmakta.

Yazıyı bitirirken etkinlik sayfasına bir göz atın derim.Mark Ramone şu sıralar ‘’Blitzkrieg Tour’’ haricinde, tarifi kendine ait bir makarna sosunu ‘’Marky Ramone’’ markası ile piyasaya sürmüş bulunmakta geri döndüğünde satış yoğunluğundan bir daha turneye çıkma fırsatı bulamayanilir benden uyarması :P


Etkinlik sayfası (Mood-Pro'ya teşekkürler): http://www.facebook.com/events/396502920359717/



11 Mart 2012 Pazar

¿Por qué se frotan las patitas? (2006)





¿Por qué se frotan las patitas?, 2006 yılında Alvaro Begines tarafından yazılıp yönetilmiş bir film. Müzikal komedi tarzında, İspanya’nın anarşi ruhunun yansıtılmış olduğu kıyafet, mekan ve tavırlardan anlayabileceğimiz  hoş bir film. Bununla birlikte Flamenko severlerin de hoşuna gidebilir; çoğu olay müziklerle, müzikal bir havayla anlatılmış. Yalın bir dille anlatılmış akıcı konuya ve kurguya sahip, sonlara doğru yol hikayesine dönüşüyor. Asıl konuya gelirsek üç kadın ve onları anlamayan bir aile babası. Alışkanlıklar ve dominant olmaya çabalayan bir eş, bir baba ve bir oğul;  Luis (Vengo’dan tanıdığımız Antonio Dechent) . Eşi, kızı ve annesi artık Luis’in davranışlarına tahammül edememektedir, Luis bu kadınlarla sürekli tartışma halindedir. Karısı depresyona girmişti, kızı özgür değildir ve annesini huzur evine yatırmak istemektedir. Tüm bu kadınların hayatına çok fazla karışır ve günün birinde üçünü de aynı günde kaybeder. Hala sinirli havalar takınan Luis, bu üç kadını bulmak ister, ona bu olayın sebepleri de gereklidir ve onları bulması için bir dedektif tutar. Eşi kötü psikolojiden arınmak için bir Budist kampına gider. annesi eski ve çok ünlü bir Flamenkocudur ve yeniden şarkı söyleme için birkaç gençle karavana atlar ve sahil kentlerine gider. Kızı ise sevdiği ve özgür biri olan sevgilisini aramaya gider. Sanırım sonunda Luis’in aklı başına geliyor ve film mutlu sonla bitiyor.
Aile kavramı ve ilerleyen yıllarda meydana gelen dejenerasyon basit bir dille vurgulanmıştır. Luis eşi Monje ile yeterince ilgilenmez artık onu temizlik ve yemek yapan, çocukları yetiştiren bir varlık olarak görmeye başlar. Kızının hatta annesinin hayatına karışır onların üzerinde bir baskı oluşturur.  Erkek egemenliğinin hayatımızı ne denle etkilediği, bundan dolayı mutsuzlukların ve ayrılıkların olduğu bu filmle bir kez daha hatırlatılmıştır. Bunun dışında oldukça eğlenceli müzikal sahnelere yer verilmiştir. Pazar günü izlemek için ideal bir film.