Sayfalar

25 Ekim 2011 Salı

"Pink Flamingos"-John Wates (1972)





1972 yılanda John Wates tarafından yazılıp yönetilmiştir. O dönemde yapılmış en aşağılık, iğrenç ve aptal film olarak değerlendirilmiş ve Hristiyan din adamları başta olmak üzere bir çok izleyiciden tepki ve kötü eleştiri almıştır. Film 12.000 dolar bütçe ile çekilmiştir , kadrosu tamamen amatör oyunculardan oluşmaktadır. Film bu kadar eleştirilip, beğenilmemesine rağmen yine de klasik kült filmler arasında yerini almıştır.



Filmin ana karakteri  Divine adındaki travesti, yumurta hastası Eddie, oğlu Crackers ve en yakın arkadaşı Cotton ile bir karavanda yaşamaktadır. Divine yerel medya tarafından yaşayan en iğrenç insan seçilmiştir ve bu onun gurur duyduğu bir ünvandır . Bunun için rol yapması veya zorlanmasına gerek yoktur , her şekilde hakkını verdiği bir yaşam biçimidir onun için    fakat diğer bir tarafta onun gibi düşünmeyen tam olarak rakipleri denebilecek Connie ve Raymond Marble çifti vardır ; genç kızları kaçırıp sperm enjekte ettikten sonra bebeklerini satan (lezbiyen çiftlere), ilk okullarda uyuşturucu satan, porno ve cinsel sapkınlıkta en iyi işi çıkartan bu çift iğrençlik ünvanının hiç kuşkusuz kendilerinin hak ettiklerini düşünürler. Sinirden adeta küplere binen bu çift ilk olarak Divine’e bir kutu bok göndererek savaşı başlatan taraf olur ve paket Divine’e ulaştıktan sonra aralarında rekabet başlar. 

Filmde Divine’nin köpek boku yemesinden tutun iki tavuğa tecavüz edilmesine kadar her türlü pislik var, hatta bir ara anüsten söylenen bir şarkı bile dinleyeceksiniz.
John Waters tavukların öldürülmesine tepki alınca olayı şu şekilde açıklamıştır: ‘’Siz yediğiniz tavukların kalp krizi geçirerek mi öldüklerini sanıyorsunuz? O iki tavuk hiç olmazsa benim sayende filmde oynama fırsatı bulmuştur.‘’
Filmde bir çok gönderme bulunur mesela bazı sahnelerde  Amerikan bayrağı hep Divine ile aynı kadrajdadır.
Gerçekten mide bulandırıcı bir film ama bu duyguyu ve ‘’oha bu ne biçim bir film??’’ gibi tepkilerinizi aşıp izlediğiniz taktirde başka bir şeyler fark edeceksiniz, mesela taşlar, hemde direkt olarak Holywoodun tam alının ortasına atılan cinsten , izlemeye devam ederken kanları bile göreceksiniz, alın size Holywood kurgusu ; güzel ahlak, sıcacık yuva, çıt kırıldım aşk hikayesi, sarışın pürüsüz kadınlar, temiz dişli koca ağızlı adamlar… Dış görünüm? Flamingoların pembe estetik görünümleri mi? Sıçtıkları bok mu? Bu filmde bırakın flamingoların dış güzelliğini, tüm anatomisini hatta bağırsaklarına kadar görüyoruz hayvanın.

Filmde Marble çiftinin arasında geçen bir diyalog örneği: '' Oh, I love you Raymond. I love you more than anything in this whole world. I love you more tham my filthiness, more than my own hair color. Oh God, I love you more than the sound of bones breaking, the soud of death rattle, even more than the sound of my own shit i do , I love you Raymond. '' 


...ve John Waters'ın bir cümlesi ile bitirelim. '' I guess there are two kinds of people, my kind of people and assholes. ''


23 Ekim 2011 Pazar

La Pianiste (The Piano Teacher) 2001


İlk blog yazısı olarakAvusturyalı yönetmen Michael Haneke'nin en sevdiğim filmi olan ''Piano Teacher'' ile başlamanın isabet olduğu kanısındayım ve başlıyorum. (so cool :p )
Film bütünüyle  Erica Kohut isimli, Viyana'da annesi ile birlikte yaşayan, kırlı yaşlarda bir piyano öğretmenini konu alıyor. Filmin konusu, kurguları veya çekim açılarının yanında Isabelle Huppert'ın oyunculuğu da  insanı kalpten vuruyor. Baştan söylemekte fayda var.

KULLANILMIŞ PEÇETE
Erica, Schubert ve Schumann gibi müzisyenlerden ilham almış  konservatuarda piyano öğretmenidir ; kırklı yaşlarına gelmiş olmasına rağmen dominant bir karakter denebilecek annesi ile aynı evde yaşamaktadır. (aynı odada kalıyorlar :/) Hem cinslerine mesafeli ve hoşgörüsüz davranan , ders çıkışları hard core porno dergilerinin satıldığı mağazalara , filmlere giderek hatta röntgencilik bile yaparak yaşayan bu tuhaf kadın muhteşem bir müzisyendir.

FORTE

Olayın en sarsıcı anı Erica'nın Walter ile tanışması ile başlar ve Bay Walter ketum Ericamıza aşık olur. Walter da piyano çalmaya yeteneklidir ancak Erica'dan kendisine ders vermesini ister, uzun bir uğraştan sonra ders almak konusunda Erica'yı ikna eder.
Walter öğretmeninin ilgisini çekmek için elinden geleni yapmaktadır ama Erika kendini bu ısrarcı hatta arsız gence açmamakta direnir. (hiç gülmüyor :D )

ama genç bir erkeğe karşı kadınık tutkularını daha fazla koruyamaz...

Aralarında anlaşılamayan bir ilişki başlar, Erika'nın davranışları değişir ama bir ilişki başlamıştır artık.


ZALİM KADIN , TUTKULU ERKEK

Artık Erika'nın içindekileri dökme zamanıdır, adeta surlarla çevrili bir kale olan Erika artık rol değiştirmeye başlamıştır, Walter'dan  isteiği tek şey: kendini dövmesidir , '' Döv beni Walter, ağzımın ortasına vur, vur bana...' adeta kadın yalvarmaya ve hatta ağlamaya başlamıştır, bu duygularını önce kağıda dökerek daha sonra dile getirerek aktarır sevgilisine, genç adam şaşırır, çıldırır ve öfkelenir; onun hissettiği aşktır , Erica'nın ise onun aşkından çok mazoşist duygularına ilaç olabilecek yumruklarına ihtiyacı vardır.
Walter büyük bir hayal kırıklığı içerisinde kadından nefret eder ve çeker gider.
Tahrik olduğunu fark edince bu onu daha da fazla sinirlendirir ve geri döner, Erica'ya istediğini vermek üzere.


Olayın ardından ilişkiyi kurtarmaya çalışan Erica, Walter'ı yeniden denemeye ikna edebilmek için bulunduğu yere gider ancak artık bunu için çok geçtir, başlamadan bitti de denebilir. 

Film bu şekilde son bulmuyor tabi arada anlatmadığım ayrı bir konu daha var, öğretmen hanımın konser için çalıştırdığı kız öğrencisine cam kırıklarıyla yaptığı komplo teorisi ...ve bu teorinin olumlu sonucu sayesinde konseri kendisi verecektir, konser salonuna gelir kalabalığı görür hatta Walterla bile karşılaşırlar sonra Erica salonu terk eder. 

SON







Boumhouf Kaplumbağasıydım

... aslında daha önce bir blog sayfası açmıştım üstteki isimle fakat zamanım ve yazma isteğim olmadığı için kardeşime devretmiştim sayfamı. Bugünlerde arkadaşın zihnimdeki ampule voltaj vermesi ile birlikte bir blog sayfası oluşturma kararı aldım. Güncellemeye vaktim olmayabilir diye korkmaktayım, neyse baştan pes etmeyelim ve kolları sıvayalım ; çogunlukla filmlerden bahsetmek istiyorum, kendi arşivimi oluşturmak namına yarar sağlarken filmleri yeniden hatırlamama neden olacak sanırım.