Sayfalar

29 Haziran 2012 Cuma

Boxing Helena (1993)


Not: Paslanmaz Kalem sitesinde yayınlanmış yazım: www.paslanmazkalem.com


Boxing Helena, Lynch soyadına yakışmayacak kötülükte hatta ödüllü kötü film özelliği de taşımakta. Lynch soyadı derken tabi ki David olandan değil de kızı Jennifer Chambers Lynch’den bahsediyorum. Film 1993 yapımı, senaryosu Philipe Caland’a ait, filmin yönetmenliğini yukarıda da basettiğim gibi Jennifer Lynch üstlenmiş ayrıca kendisinin ilk yönetmenlik deneyimi. Başrollerde Psikopat Cerrah Nick Cavanaugh’u canlandıran Julian Sands ve Helena’yı canlandıran Sherilyn Fenn’ı görüyoruz.
Helena rolü için ilk teklif Madonna’ya daha sonra da Kim Basinger’a gider. Anlaşmazlıklar sonucu rol süper seksi Sherilyn Fenn’in olur.
Sözde psikolojik gerilim filmi ama özde pek de hissedemiyoruz bu durumu. Filmdeki bilinçaltı bozuk psikopat yetersiz kalıyor ve türü havada kalmış bir filmi hayal gücümüzü devreye sokarak izlemek zorunda kalıyoruz. Olayları pekiştirici sahneler değil de olaylardan bağımsız ve gereksiz bir sürü sahne var.  Kısaca konunun güzel ve özgün olmasına rağmen gereken özen kurgulamada gösterilmemiş, biraz diş sıkılsa iyi sahneler çıkabilecek potansiyeldeyken ya rehavetle çekilmiş ya da acemilik engel olmuş bu duruma; oyunculukları saymıyorum bile.

Filmden biraz bahsedecek olursak… Boxing Helena, evli bir cerrahın başka bir kadına saplantı haline gelmiş aşkını ve zamanla bu aşkın seviye atlayıp psikopatça bir tutku haline gelmesini anlatıyor. Nick’i güzelliği ile deliye döndüren Helena oldukça serttir ve Nick ile zaman geçirmiş olmasına rağmen adamın ilgisinden sıkılır ve oldukça katı tepkilerle kendisini rahat bırakmasını ister. Daha sonra başka bir adamla Meksika’ya gitmeyi planlar, her şey gideceği gün başlar. Hiç ummadığı bir anda bu adama muhtaç kalacağını da bilmiyordur. Bir gece önce çantasını Nick’in evinde unutmuştur. Nick çantasını Helena’ya getirir fakat çantasının içinden önemli bir nesneyi çıkarmıştır. Helena’yı kendisiyle eve gelmesi ve onu alması için ikna eder. Bayağı zorlu bir uğraştır. Eve varırlar ve hiç beklenmeyen bir kaza ile Helena’nın ayağı arabanın altında kalır. “Korkmaya gerek yok cerrah var.” der gibi adam yaralı kadını kucaklar. Artık tutkusu ellerindedir ve bu tutkuyu kendine tutsak etmek için evdeki heykellere benzeyen bir kadın yaratır ve kadın artık onundur. Acaba gerçekten de öyle mi yoksa film üstte akarken altta aslında başka yerde takılıp kaldı da biz mi bilmiyoruz? Sonunda yaşayacağımız şokla anlıyoruz artık bunu.



Yazıya film kötü diye giriş yapmıştım. Tamam, film kötü çekimleri, kurgusu vs. sonu vasat ama hafife alınamayacak bir hikayesi var. Dışarıdan bakılınca gerçekten de ilgi çekici ve özgün bir konu ve en büyük sorun hikaye aktarımının yetersiz kalması; aynı zamanda oyunculuklarda da gözle görülür eksiklikler var. Helena’nın seksilik olayı yüzde yüz aktarılmış fakat acı kısmının aktarımında yetersizlik var.



Kötü film olsa da benim sevme nedenlerim var; konu güzel dedik, bir de Misfits film yayınlandıktan 6 yıl sonra bir şarkısını yapmış. 1999, “Famous Monsters” albümünde çok sevdiğimiz eski Misfits solistlerinden Michale Graves’in yorumuyla “Helena”. Filmin konusu güzel, şarkı iki kat daha güzel. Filmle ilgili söyleyeceklerim bu kadar. Hayal gücünüze güveniyorsanız izlemenizde fayda var.