Sayfalar

6 Ocak 2013 Pazar

Gerilim filmlerinde altın kural: Seksi adamlara güvenmeyin çünkü hepsi katil!



Korku temalı filmlerde seksi kadın profili çok klişedir artık; muhakkak bir tane de olsa atılır ortaya, ya vahşice öldürülüp harcanır ya da kurtulmayı başarıp devam filminde de boy gösterir. Bundan dolayı şunu diyebiliriz; kadınlar korkunun vazgeçilmezi, güzel kadınlar ise çoğu zaman tercih sebebidir.
Konumuz ise her iki yönden de aksi bir durum, korku temalı filmlerde yakışıklı ve çekici adam. Korku filmlerinde bu durum aslında biraz riskli. Estetik güzellik tiksinme duygusunu bastırıyor, bu yüzden daha çok istismarın ya da sapıklığın ön planda olduğu filmlere hiç çekinmeden yakışıklı bir adam yapıştırabiliyorlar. Bence çok nadir karşılaştığımız bu durum artırılmalı, gerçi insanların kendi yerine koymaları yüksek dozda mümkün; adama karizma, can yakıcı ve dağıtıcı bir rol yükleniyorsa, insanlar tarafından fazlasıyla idolleştirilebiliyor. Türkiye’de korku, gerilim vs. gibi filmler çekilemediği için Türk yapımı bir dram filmini örnek vereceğim. Mesela Türkiye’de erkeklerin %90’nı kendini Issız Adam sandı ve etrafta öyle dolaşıp ağlandı, plak biriktirip şarap içti.
Yurtdışı örneklerinde ise seri katil yönünden tehlikeli bir durum; okul basıp taramalı tüfekle etrafa dehşet saçan insanlar oluyor. Dolayısıyla bu yüzden daha çok fantastik kahramanlar olarak karşımıza çirkin korku karakterleri çıkıyor ki çirkinlerin kahramanlığı çoğu kişinin yalnızca tiksinip irkilmesini sağlıyor. Tabi çoğu yönetmenin de istediği durum bu. Biraz düşündüm, güzel yüzlü anti bir karakter bulayım diye. Aklıma Drakula geldi ilk, ama onu da yakışıklı yapmıyorlar ki! Bence Drakula gelmiş geçmiş en karizmatik korku karakteridir. Bir yönetmen sadece dikkat etmiş, diğer tipler fazlasıyla sıradan, Bela Lugosi amcaya hiç değinmiyorum, fazlasıyla karizmatik olmasına rağmen bahsedeceğim kategoriye girmiyor.
Gel gelelim bizim yağız delikanlılara… Bu özellik için fazlasıyla çekici olmaları gerekiyor ve özünde kötü kimseler olmaları da şart. Gerçek ya da metafizik karakter olarak  bazı örnekleri sunuyorum;

Scream (1996): BILLY LOOMIS

Billy bu konuya en cuk oturan karakter. Scream filminin kasıp kavurduğu dönemlerde kızların gözbebeği haline gelmiş ölümüyle de baya üzmüştü.
Billy, doğru kız Sidney’in çok çekici ve aşık erkek arkadaşı, kim derdi ki Munch’un o çok meşhur tablosundan esinlenilen kült maskenin altında bu bebeksi surat var. Önce üzse de kötü olduğuna, git gide seviniyordu insan, çünkü adam Küçük Emrah modundan sıyrılıp resmen çekici hale gelmeye başlamıştı. Ölene kadar kafamızı bayağı karıştırmıştı ve onun hakkında en net hatırladığım şey beyaz tişörtüne kırmızı rengin bayağı yakıştığıydı.




Bram Stoker’s Dracula (1992): COUNT DRACULA

Yaşlı hali her ne kadar bizi dehşete düşürse de Capolla’nın Drakulası Gary Oldman’in, Mina’nın yanına uğradığı halleri iç eritir resmen. Gerçek bir beyefendi, harika bir aşıktır. Kötü ama çok yakışıklı, bir de sevdiğini acıtmaktan çekinir halleri insanı daha da bir etkiliyor. Açıkçası filmi her izlediğimde Keanu Reeves’in bir an önce ölmesini istiyorum ama ölmüyor adam ve film tam tersi bir durumla bitiyor. Gary Oldman en harika Drakula’dır bence. Bu film çok fazla kötü eleştiriler almış olsa da çok severim ve Drakula’nın da hastasıyım.







Queen of the Damned (2002): LESTAT

Belki taşlanırım ama bana göre Stuart Townsend, Tom Cruise’dan çok daha çekici bir Lestat’tı. Tam bir vampir diyebiliriz. Aslında film kötü ve komikti, ona rağmen kostümler şahaneydi ve Lestat’ın yakışıklı bir rockstar, ayrıca kötü bir vampir olması çoğumuzu ekranlar yapıştırmıştır. Keman çalarken, konserde sahneye atlarken ve kan emerken “işte bu rolün adamı Townsend’dır” dedirtir cinsten.  Gerçi filmin sonu felaket, Lestat babaanne tarzında bir hatunu sevip iyi oluyor ama yine de onu kötü ve yakışıklı bir vampir olarak hatırlayalım derim.




The Doom Generation (1995): XAVIER RED

Bu filmin korkuyla bir alakası yok. Fakat Xavier listeye fazlasıyla uygun bir isim o yüzden es geçemeyeceğim. Muhteşem gülüş ve kusursuz bakışların altında acımasız bir seri katilin ruhsuz ve acımasız tavrını taşıyor. Aslında, altında taşımakla kalmayıp film boyunca birçok kişiyi acımasızca kanlar içinde bırakıyor. Tipik seri katil ve sapık rolünün hakkını veriyor. Otostopla tanıştığı iki sevgili bile bu yakışıklılığa kayıtsız kalamıyor.




House of Thousand Corpses (2003): OTIS

Rob Zombie’nin bana göre Texas Chainsaw Massacre filminden etkilendiği bu filmde ben en fazla ilgilendiren karakter ilk izlediğim andan itibaren ‘’Otis’’ olmuştur. Bir damla acıma, zerre duygu hissedemeyeceğiniz bir karakteri canlandırıyor ve takındığı tavırlar, giyim kuşam şekil itibariyle tam bir anti karakter. Gerçekte Otis’in Billy Moseley olduğunu bilmek çok acı olsa da böyle bir karakter yarattığı için Rob Zombie’ye ayrı bir hayranım.







American Psycho (2000): PATRIC BATEMAN

Doom Genaration ile benzer bir durum,yine korku filmi değil de bir nevi sapık katil filmi olan American Psycho’daki Patric Bateman’i bu listeye dahil ediyorum. Christian Bale tartışmasız yakışıklı bir adam, zira bu filminde karizmasını kat kat artırmış olduğunu düşünmekteyim. Temizlik ve bakım takıntısı, en iyi kartvizit hastalığı ve elektrikli testereye varıncaya kadar yakalandığı öldürme ve can acıtma tutkusu. Zenginlik kurbanı ve son derece rahatsız edici katıksız sapığımızın güzelliğini görmezden gelemiyoruz maalesef.




Ichi The Killer (2001): KAKIHARA

Şimdi Amerikan sapık dünyasından uzaklaşıp Uzak Doğu’ya doğru bir geçiş yapıyorum. Takashi Miike’nin bomba filmlerinden Ichi The Killer’ın en etkileyici karakteri de bu listede yerini alıyor. Asıl, katil manyak Ichi, fakat filmde bizi ilgilendiren sapık yakuza Todanobu Asano’nun canlandırdığı Kakihara. Çılgınlıklarıyla aklımızı almış olsa da -özellikle dilini keserken- çoğu kişinin filmi sevme ve filmden etkilenme sebebi olduğu kanısındayım. Yırtık ağzı iki ayrı piercing tarafından tutuluyor ve bir Japon’a göre oldukça farklı.





Konuyu kapatırken, kurban olmamak adına  sıvışamayacağınız bir çapraz ateşe girmeden önce yukarıdaki başlığı hatırlayın derim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder