Sayfalar

2 Ocak 2012 Pazartesi

Le Scaphandre et Le Papillon (2007)





Le Scaphandre et Le Papillon,seneryosunun  Fransız Elle dergisi editörü Jean-Dominique Bauby’nin kendi gerçek hayatını yazdığı kitabından alındığı bir tür biyografik filmdir. Julian Schnabel tarafından yönetilmiştir ve başrolde Mathieu Amalric yer almıştır.
Film oldukça dramatik bir gerçeğe dayanıyor, güçlü bir adamın kötü bir düşüşü belki. Filmin ilk dakikalarında konuşmalar, koşuşturma ve baş rolün iç monoloğu size çok ayrı bir konusu olan muhteşem ve aynı dramatiklikte belki de 10-15 kademe üstü sertlikteki bir filmi hatırlatabilir. Hatta yönetmen, Dominique’in kitabını okuduktan sonra direkt aklına duygu aktarma biçimi olarak o film gelmiş olmalı, ayrıca o film de bir kitaptan alınmaydı. Hangi film mi? ‘’Johnny Got His Gun’’ tabi ki. Filmin ilk dakikalarını Dominique’nin buğulu gözünden izliyoruz ve neler olduğunu anlamaya onunla birlikte çabalıyoruz, aynı zamanda çevresindeki doktorlar konuşurken onun da konuşmalarını duyuyoruz. Konuşamadığını, hareket edemediğini daha sonra keşfediyor(uz) ve film zamanla şekilleniyor.
                                                    ---Spoiler---
Jean Dominique, Elle editörü,  çılgın bir hayat sürerken 43 yaşında ve pek az insanın karşılaştığı beyni besleyen kan damarı tıkanıklığı ve bir anlık nöbetle gelen felç sonucu gözlerini bir hastanede açıyor.Parası olduğu için ya da iyi bir hastanede olduğu için etrafındaki tüm doktor ve hemşireler iyileşmesi için çabalıyorlar. Özellikle de kadın doktorlar, Dominique felçli bile olsa etrafındaki kadın sayısı azalmıyor, Evli değil ama onu seven bir kadından üç tane çocuk sahibi, ayrıca manken bir sevgili var ama film boyunca sadece Dominique’in hayal ve rüyalarında görebiliyoruz kendisini ve sadece sesini duyuyoruz telefondan, adam ona aşık Aynı zamanda oldukça çapkın.Vücudu komple felçli ve tek kullanabildiği yer sol gözü, hayata bağlı bir insan olduğu için etrafındaki güzel doktorlar sayesinde tek gözüyle alfabetik iletişim sağlıyor. Kitap yazmak istiyor, filmin adı gibi Dalgıç ve Kelebek isimli bir kitap yazıyor. Kendisini suyun derinliklerde dalgıç kıyafetiyle az nefes alabilen bir durumda hissediyor ve çırpınışlarını bir kelebeğe , kitabın adını bunlardan alıyor. Kitap yazmayı, gönüllü hoş bir bayanın aşkı ve sabrı sayesinde gerçekleştiriyor. Hayal gücü çok yüksek bir karakter ve her kadın onun için güzel.
Film hastane, Jean- Do’nun hayalleri ve gerçek arasında gidip geliyor , yönetmen eşsiz görüntü ve efektlerle hayalleri izleyiciye aktarmayı başarmış, su altı ve kelebeğin dönüşüm sahnesi kusursuz.
Film bu şekilde devam ederken Jean-Do zatüreye yakalanır ve kitabı yayımlanmıştır ama onun çok kısa bir ömrü kalmıştır.

---Spoiler son----

Kısacası bir adamın ‘Monte Kristo Kontu’ romanını modernleştirip baş karakterinin kadın olduğu bir intikam kitabı yazmayı planlarken, hayatın acımasıca onu farklı bir kitap yazmaya sürüklemesini izliyoruz.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder